BM’de Adaletin (!) bir geçmişi var

Temmuz 2014 boyunca İsrail’in Filistin’de sivilleri katlettiği dehşet verici saldırılarına şahit olduk.

24 Temmuz itibariyle durum: http://www.trtturk.com/haber/gazzede-bilanco-agirlasiyor.html

Uluslararası barış ve güvenliği korumak ve sağlamak amacıyla örgütlenen Birleşmiş Milletlerin (BM) ve yetkili organı BM Güvenlik Konseyi’nin bu konuda herhangi bir şey yapmayışını da çaresizce izledik. Bir başka üzücü durum ise Filistin BM Daimi Temsilcisi’nin Güvenlik Konseyinde yine devlet terörünü ispat etmek için çabalamak zorunda kalması ve sonuç alamaması oldu. Lütfen okuyun, bir diplomat şu halde kendisini nasıl hisseder?

http://www.trtturk.com/haber/bmnin-toplantisi-konusmalarin-otesine-gecemedi.html

http://www.trtturk.com/haber/bmgkda-sozun-bittigi-an-biz-sayi-degil-insaniz.html

İşte BM Güvenlik Konseyi bunun gibi durumların yaşanabildiği bir yer. Şimdiye kadar da farklı olmadığını yine bir derste anlattım. Şöyle ki;

Uluslararası Güvenlik derslerinden birinde (tam da 29 Kasım (2012) BM Filistin Gününde) dostlarımızla Birleşmiş Milletler örgütünü anlatacaktık. Kısa süre önce, BM’nin işleyişindeki adaleti sorgulayan bir makale okumuştum ve ders konumuz kapsamında “BM’de Barış ve Güvenlik” başlığı içinde anlatabilirdim.

O makale; Prof. Dr. Berdal Aral’ın Kırıkkale Üniversitesinde görev yaptığı dönemde kaleme aldığı anlaşılan “Soğuk Savaş Sonrasında ‘Siyasallaşan’ Uluslararası Hukuk ve Başlıca Mağdurları” başlıklı makalesi, ana kaynak oldu.

Ders kapsamı gereği BM’nin Barış ve Güvenlik için ne yaptığı sorusuna yanıt aramak olan bir araştırmanın ardından hazırladığım sunumun yarıdan sonrası BM Barış Gücü Operasyonlarını ve yukarıdaki makaleye dayanan BM Müdahalelerinde Adalet Algısı konularını anlatıyor. (Toplam 28 slayt 7 sayfa, ilgili kısım 17 slayt son 4 sayfa)

Sunum – BM’de Barış ve Güvenlik: Hukuki Barış, Siyasi Güvenlik

İlgili kısımda 1991 Irak müdahalesi, Sırp katliamı döneminde Bosna’yı da kapsayan silah ambargosu, 1994’te Ruanda’da Tutsilerin katledilmesi, Saddam’ın Kuzey Irak Kürtlerini katletmesi, 90’ların başında Somali’deki iç savaş, Libya ambargosu, Karabağ ve nihayet Filistin örnekleri ile BM’nin işletilmesinde adil ve etkin olunup olunmadığı ortaya koyuluyor.

Sonuç? BM, aynı BM olunca herhangi bir zamandaki sonuç da aynı oluyor.

“(…)

Özellikle Soğuk Savaş Sonrası gerek insani müdahale gerekse uluslararası güvenliğin tehdit edilmesi ve terörizm çerçevesindeki müdahalelerde fiili çatışma durumları ABD başta olmak üzere P-5 ülkelerinin çıkarlarını ilgilendiriyorsa BM mekanizması çalıştırılmaktadır.
(…)

Görüldüğü üzere BM’de üzerinde «barış» olan konu sadece onun hukuki ilkesel temelidir. Uygulamada örgütü kullanan P5 [Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi –Permanent 5] ülkeleri bakımından barış ve güvenlik çıkarlarına bağlı siyasi bir meseledir. Bu durum uluslararası kurumsallaşmaya rağmen küresel güvenliğin halen realist perspektife yenik düştüğünü gösterir.

Örneklerde üzücü olan ise BM’nin özellikle Müslüman ülkelerin aleyhine olarak kullanılması yada aslında «kullanılmaması»dır. Halkın Müslüman olduğu durumda «müşterek güvenlik sistemi» ve saldırganın cezalandırılmasından söz edilememektedir.

Bu sonuç BM Güvenlik Konseyinde reform tartışmalarının temelidir.”

Peki, BM için ne gerekiyor?

Cevabı, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 2013 BM Genel Kurul’undaki konuşmasında:

“(…) Günümüzün küresel gerçeklerine hazırlıklı bir BM’ye ihtiyaç duyuyoruz. Böyle bir BM, uluslararası barış ve güvenliğin muhafazası için harekete geçme yeteneğine sahip olmalıdır. Güvenliği, adaleti ve insanların temel hak ve özgürlüklerini koruyabilmelidir. Kuvvete dayanan siyaset uğruna bu asli sorumluluğunu asla terk etmemelidir. Güvenlik Konseyinin tepkisiz kalmasının, saldırgan rejimleri cesaretlendirdiğinin bilincinde olmalıyız. Acımasız eylemlerin faillerini adalete ve hukuka teslim etmeye muktedir bir BM’ye ihtiyacımız var. BM’nin kurucularının tasavvur ettiği gerçek barışçı bir dünyaya ancak böyle bir BM’yle ulaşabiliriz. (…) BM Sisteminin anlamını korumasının ve güvenilir kalabilmesinin yegâne yolu kararlı adımlar atabilmesidir. Bu yeni olgu ile yüzleşmek, gerçek anlamda demokratik, temsil kabiliyetine sahip, etkin ve hesap verebilir bir Güvenlik Konseyi gerekiyor.”

(Bağlantıda yer alan videoda 3:10 – 4:53)

http://www.tccb.gov.tr/haberler/170/87180/gercek-anlamda-demokratik-temsil-kabiliyetine-sahip-etkin-ve-hesap-verebilir-bir-guvenlik-konseyi-ge.html

Print Friendly