Kuzey Yıldızı: Güneydoğu Asya ve Uzakdoğu’da Türk İzleri

“Rivayet olunur ki, gökyüzünün hükümdarı olan Hüma Kuşu, Kuzey’deki Bilge Ağacı’nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş. Her şeyi bilirmiş çünkü asırlarca süren ömrü boyunca oradan oraya göç ederek Eski Dünyanın tüm halklarının semalarında kanat çırpmış. Devletler yıkılıp devletler kurulmuş onun geçtiği topraklarda. Yardım eli uzattığı halklar bütün sırlarını ona anlattıkça kanatları daha da güçlenmeye başlamış.

Bir sabah bildiklerini haykırmak için yeryüzünün tüm sırlarını kanatlarına yükleyip yıldızlara doğru uçmuş.
Derler ki Hüma’nın uçup gittiği yıldız Kuzey Yıldızıdır ve Kuzey Yıldızı en karanlık gecede bile -insanların tüm sırlarını bildiği için- hala umut umut parıldamaktadır.

Hüma’nın Kuzey Yıldızına uçup gittiğini gören Alt Kıtadaki halklar, o günden beri ne zaman yeryüzünde birşeyler ters gitmeye başlasa, başlarını gökyüzüne kaldırıp çığlık çığlığa, gelecek kurtarıcılarını bekler dururmuş.
Gel zaman git zaman Alt Kıtada ufku toza toprağa bulayan bir Sömürge yağması başlamış. Artık yeryüzünden ufka bakıp onu arayan bakışlar Kuzey Yıldızını görmez olmuş. Hüma’nın varlığından kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler geleceğinden.

Ama günlerden bir gün elinde asa Kuzeyden gelen bir Derviş Güneye doğru yedi dipsiz vadiyi aşıp Alt Kıtaya inmiş. Ve tıpkı Hüma’nın yaptığı gibi, kimseden birşey beklemeden darda kalan tüm halklara yardım etmeye başlamış.
Asırlarca Alt Kıtadaki birçok ülkeyi dolaşan Derviş, buradaki görevini bitirdiğinde onu bekleyen başka halkların şarkıları yankılanmaya başlamış ufukta. Ve bir gün tıpkı Hüma Kuşunun yaptığı gibi ardında bir parıltı bırakıp geri dönmüş uzaklardaki ülkesine.

Kuzeyde bir yerlerde Bilge Ağacının kök saldığı, Türklerin diyarıymış bu ülke. Ardından Alt Kıtanın kayalıklarında, limanlarında, pazarlarında, düğünlerinde söylenen şarkıların tınısında; ölümlerin ardından yakılan ağıtların buğusunda bir uğultu gibi dolaşmaya başlamış Türklerin bir gün döneceği umudu.

Eski Dünyanın bütün halklarına çarparak kopan birşeyler; gündoğumlarını, ufka bakılan akşamüstlerini ve Kuzey Yıldızının parıldadığı duru yeryüzünü, Alt Kıtada yaşayan ve Türklerin dönüp kendilerini kurtaracağına dair umutları olan halkları ve umutlarını toza toprağa boğar.

Türklerin bazen bir gemi güvertesinde, bazen ellerinde asa, bazen atlarıyla dört nala, nasıl geldikleri, neden geldikleri ve nereye kaybolduklarına dair bütün efsaneler bir yana; tarihin bütün dipsiz vadilerine bakıldığında, imdada koştukları bu halklar Güney Asya ve Uzak Doğu topraklarında yaşıyordu. “

Belgesel bölümünde geçenlerde söz ettiğim Kuzey Yıldızı belgeselinin başlangıç pasajı dahi Türk kimliğinin dünyanın farklı coğrafyalarındaki medeniyet renkliliğine yönelik kapsayıcı bakışaçısının yansıması. Türkler için adeta, dünyanın her bölgesi ve özelde de mağduriyet yaşayan halkların yaşadığı bölgeler, birşeyler öğrenmek ve öğretmek suretiyle kadim medeniyetin harmanına katılması gereken, birarada huzurun ve refahın paylaşılabileceği bölgelerdir. TRT kanallarında yayınlanan bu belgesel dizisi sözkonusu bakışaçısının Güneydoğu ve Uzakdoğu bölgelerindeki izlerini ve pek çok bilinmeyeni incelikle ortaya çıkarıyor. 13 bölümden oluşan belgeselde ele alınan bölgeler şöyle:

1 ve 2 Açe, 3 Endonezya, 4 Malezya ve Singapur, 5 ve 6 Japonya, 7 ve 8 Güney Kore, 9 Avustralya, 10 Avustralya ve Yeni Zelanda, 11, 12 ve 13 Hindistan.

Bu kıymetli belgesel dizisini en alttaki video listesinden izleyebilirsiniz.

IMG_0740IMG_0745  IMG_0765 IMG_0750

Print Friendly